Yanlış Okumalar...

“Olmadık yerlere yürüyüp


Bildik cümlelere sustum

Gün ışığını –ben- gördüm sonunda

Ellerim paralandı, ellerimi kanattım

-Değerlidir kibar ellerim-

Sahi ben ne yaptım?”

Hayatlara dokunduk diyordum kadehin dibine göz ucuyla bakarken. Rakı puslu bir içki üstad, doğunun gizeminde, sisli mistiğinde, küçük yudumlarında vazgeçmek var…

Bir yol seçtim kendime. Hafifledim. Uçmak ne garip şey öyle? Seçmek ne garip? Elalem varsın dursun ben kaçtım gittim… Gitmek ne garip laf öyle? Yol boyu yollar boyu yetişme telaşından sıyrılmaya çalıştım. Ufkun ardındaki denizi düşleyerek ilerledim. Ve nihayet vardım. “Var”dım! Yok sayılmalardan uzakta…

Şimdilerde paslı sohbetlere konuşuluyorum bazen. İsmim tadı kaçmış sakız gibi. Bir telefonun ucunda, puslu bir rakı kadehinin dibinde, küçük tefek kıyı şehrindeyim. Sözünüz nazarınız sizde kalsın. Uzak durun…

Yüreğim ve ben başka bir mevsimde ayçiçekli bir yolda gün ışığını düşürüp ardıma, yağmurları göğsüme yağdırıp her zamankinden çok gülümsüyorum…




Yorumlar